İmparatoriçe - 53.Bölüm
“Tek başınıza veya iş için bir heyetle gideceğinizi sanıyordum.”
Rashta sevimli ve enerjik davranıyordu, bu yüzden araba sürücüsü istemsizce kıkırdadı. Rashta hızla ayak uçlarına baktı. Sovieshu saatine baktıktan sonra yatıştırır biçimde omzunu okşadı.
“Daha sonra sadece ikimiz olabiliriz. Bu yeterli mi?”
“Ne zaman? Rashta’nın doğum gününde mi?”
“Evet.”
“Rashta toplu ortamda olmayı tercih ediyor.”
“Pekala.”
“Ama Rashta sizinle yalnız olmayı da seviyor Majesteleri.”
Sovieshu ona gülümsedi ve Rashta hızlıca kollarını onun beline doladı.
“Rashta doğum günü için bir sürü insan istiyor ama sonrasında da sizinle yalnız kalacak.”
Rashta’nın narin kokusu Sovieshu’nun burnunu gıdıklıyordu. Sovieshu yanağından hafifçe öperek arabaya binmeden önce “Tamam.” dedi. Araba şoförü atın dizginlerini şaklattı ve Rashta ilerleyen arabaya el salladı. Araba tamamen kaybolmadan önce kolunu indirmişti. Sovieshu daha sonra onunla vakit geçireceğine söz vermişti ama şimdi İmparatoriçe ile yalnız kalacaktı. Endişelenmemeye çalıştı. Bunu önceden bilse bile onu durduramayacaktı.
‘Sorun olmayacak. İmparator ve İmparatoriçe’nın evliliği sadece sembolik.’
Rashta yanaklarını tokatladı ve Doğu Sarayı’ndaki odasına döndü. Bir bardak şampanya içip iyi bir gece uykusu alacaktı. Ama çoktandır onu orada bekleyen biri vardı. Koridorda bekleyen pislik herifi tanıyınca kalbi ağzına gelmişti ama kendini sakinleştirdikten sonra Vikont Roteschu’ya doğru yürüdü. Kapının önünde durmuş bir eli cebinde esniyordu ama Rashta’yı görür görmez sırıttı.
***
Villanın pencerelerinde ince, yarı şeffaf perdeler vardı. Perdeler nadiren kullanıldığı için pratiklikten ziyade estetiğe önem verilmişti, bu yüzden gözlerime vuran parlak güneş ışığıyla uyanmıştım. Perdelerin hemen değişmesi gerektiğine karar verdim, ama yataktan sersemlemiş bir şekilde doğrulduktan sonra farklı bir yerde olduğumu fark ettim. Bugün benim doğum günümdü.
Soviehu…
Saatime göre saat sabah 7’ydi, başkentten buraya gelmenin de yaklaşık 12 saat sürdüğünü göz önünde bulundurursak henüz geldiğinden şüpheliydim. Belki de ben kahvaltı ettiğimde sırada gelir ve ardından uykuya dalardı. Tekrar esneyerek yataktan kalktım. Her zamanki rutinimi aklıma geldi ama yanımda hiç iş getirmediğimi fark ettim. Bugün gerçekten serbest okuma ve dinlenme günüydü. Bütün günü kendime ayırmayalı uzun zaman olmuştu. Bu gezinin iyi bir fikir olduğu kararına vardıktan sonra banyoya gittim, dişlerimi fırçaladım ve hızlı bir duş aldım.
“Majesteleri, beni çağırmalıydınız!”
Saçımı çoktan toplamış halde yatak odasından çıkınca Kontes Jubel ani bir çığlık attı.
“Beni çağırmanızı bekliyordum!”
“Sorun yok. Bugün sadece dinleneceğim.”
“Pekala, sanırım öyle. Kahvaltıda ne istersiniz?”
“Sadece ekmek ve meyve suyu lütfen.”
Kontes Jubel kahvaltı hazırlamakla meşgulken salona gidip yarım kalan kitabımı çantamdan çıkardım ve kitabımı açarak bir koltuğa yaslandım.
Bir süre sonra kapının açıldığını duydum. İlk başta Kontes Jubel olduğunu sandım ama ayak sesleri sert geliyordu. Başımı kaldırdığımda takım elbiseli gülümseyen bir Sovieshu gördüm.
“Buraya dinlenmeye geldin ama yine e okuyor musun?”
“Majesteleri.”
Kitabı kapatıp ayağa kalktım. Gülümsemesine rağmen sanki bütün gece at arabası sürmüş gibi bitkin görünüyordu.
“Y eni mi geldiniz?”
“Evet.”
Parmağını pencereye doğrultunca birkaç hizmetçinin arabayı boşalttığını gördüm. Sovieshu mırıldanır bir tonda konuştu.
“Çok yoruldum.”
Yanımdaki koltuğa çöktü ve başını arkaya yaslayarak gözlerini kapattı.
“…”
Yorgunluktan bayılacak gibiydi. Alnına dokununca sıcak olduğunu gördüm.
“Majesteleri.”
“…”
“Majesteleri?”
Belki de uyuyordu. Sovieshu gözlerini araladı ve bana kocaman gözlerle baktı.
“Biraz ateşiniz var. Uyumalısınız.”
Elimi dikkatlice alnından çektim ve ayağa kalktım.
‘Hazırda bekleyen bir yetkili var mı acaba?’
Ayağa kalkacakken Sovieshu bileğimden tuttu. Ona doğru döndüm, odadan ayrılmadan önce biraz kalmamı emretti. Başını çevirdiği yerde gümüş bir kutu vardı.
“Bir hediye mi?”
“Hemen anladın.”
Hafifçe gülümseyerek hediyeyi bana doğru uzattı. Bir müzik kutusuydu. Kapağını açınca bir müzik çalmaya başladı ve ortada parlayan bir halka belirdi. Her iki yanında da gümüş bir kolye ve küpeler vardı.
“Teşekkür ederim.”
Sovieshu gülümseyerek kolyeyi kutudan çıkardı.
“Bana müsaade et.”
Tereddüt ederek bir elimle kutuyu aldım ve diğer elimle saçımı kaldırarak arkamı döndüm. Kolyeyi takarken elleri boynuma dayanmış hararetli bir sıcaklık hissetti.
Ve sonra aniden, sıcak ve yumuşak bir şey boynuma dokundu.
“!”
****
Merhabalar, nihayet sınavı atlatıp aylar sonra da olsa bölüm atabildim ama artık düzenli bölüm gelecek merak etmeyinn ve takipte kalın^^