Despot Prens'in Öğretmeni Olacağım! - 4.Bölüm
[4.Gün: (Boş) ]
Prim deftere bir bakış atarak yumruklarını sıktı.
“Asla pes etmeyeceğim!”
Prim not defterine ‘Canavara yakın olma’ planının sonuçlarını, dikkatlice analiz ettikten sonra yazdı.
[4.Gün: (Kitap) ]
Prim, bir kucak dolusu kitapla birlikte Reynsis’in odasına gitti. O bütün gün kitap okuduğundan dolayı onunla iletişim kurmak için başka bir seçeneği yoktu.
“Majesteleri, Günaydın!”
Prim, parlak gülümsemesiyle ona yaklaştı. Reynsis onu hala görmezden geliyordu. Prim pervasızca ona yaklaştı.
“Bugün majesteleri ile birlikte okuyacağım. Size güzel bir kitap getirdim!”
Heyecanlanan Prim, kitapları masanın üstüne bıraktı.
“Beraber okuyalım mı?”
Kitaptan sert bir ses çıktı . Ardından Reynsis’in alnı buruştu. İfadesiz maskesi sonunda çatlamıştı.
Bu Prim’in şansıydı.
“Sizin için okuyacağım!”
Reynsis’e ağzını açması için tek bir şans bile vermemişti. Bu durumdayken mümkün olduğunca dikkat dağıtıcı olması önemliydi. Yüksek sesle okumaya başladı.
< Sosyal Dünyaya İlk Adım >
Kitabı şair, temel bilgiler için son derece iyi bir kitap olduğunu söyleyerek tavsiye etmişti.
“1. Bölüm Debutante!”
“…”
“…Bekle.”
Ve ilk bölümden sonra okumaya devam edemedi.
Bu delilikti. Lanetli bir şey boğazının etrafında geziniyordu.
‘Bu sosyal bir kızın kitabı!’
Prim’in yüzü utanç içinde parladı. Daha öncesinde gözden geçirmediği için kendisine kızdı ve ağzını sıkıca yumdu.
“…”
Tuttuğu kitabı yana kaydırdı.
“Bugün farklı bir şey öğrenmenin sizin için daha iyi olacağını düşündüm. Açıklamaya çalıştığım şey, yakında sizinle aynı yaşta bir bayanla tanışacağınız…”
Konuştukça daha da tuhaf şeyler söylüyordu.
Reynsis gözlerini yavaşça kapattı. Tepkisine bakılırsa, planı kendi tarzında işe yaramış gibi görünüyordu.
“Majesteleri?”
Benimle konuşup arkadaş olacak mı? Öyle gibi görünüyor.
Prim yutkundu. Reynsis’in kırmızı dudakları sonunda duymak istediği şeyi söylemek için aralandı.
“Defol git burdan.”
[4. Gün: Kitap. Başarısız oldu]
Ama sesini duyma planı başarılıydı. Bu yöntemin oldukça etkili olduğunu düşündü.
[5. Gün: Yemek]
Prim, yemek bekleyen bir avcı gibi mutfakta sinsice dolaştı. O sırada yoldan geçen bir hizmetçiyi yakaladı ve gözleri parladı.
“Özür dilerim ama bana tatlı yapabilir misin?”
Aslında konuşmalarında yemekle ilgili hiçbir şey geçmemişti ama Prim, Reynsis’in sevdiği yemekleri hatırlıyordu.
Küçüklüğünden beri şeftaliyi seviyor. Anılarla beslenmek zihnini biraz yumuşatmaz mı?
Tabaktaki yiyeceğe kendinden emin bakışlarla baktı.
“Şu an Primabel olsam bile, senin yaratıcın olan yazar benim.”
Gururlu bir şekilde mırıldanırken kapıyı hafifçe tıklatıp açtı.
Pencere kenarında oturmuş kitap okurken her zamanki gibi yine güzeldi.
“Majesteleri, ben geldim!”
Prim’in sesi odanın içinde çınladı. Reynsis’in yanına geerek ona ne getirdiğini gösterdi.
“Ta-da!”
“…”
Pembe, şeftalili bir turtaydı. Erimiş şekerin yarısına güneş vuruyordu. İştah açıcı bir görüntüydü.
“Bunu denemek ister misiniz?”
Tarttan bir parça almak üzereydi-
BAM!
Kapı yüksek sesle açıldı.
“Ah!”
Şaşıran Prim biraz tökezledi. Şoku yüzünden Reynsis’in kitabına bir parça şeftali düştü.
“…”
Yüzü solgunlaştıkça ciddi şekilde mahvolmuş görünüyordu. Reynsis’in yüzüne bakmaya cesaret bile edemedi.
Prim yavaşça başını kapıya çevirirken sanki boynu biraz sertleşmiş gibi hissetti.
Gelen Marian’dı. Zar zor nefes alıyordu, belli ki aceleyle koşarak gelmişti.
“Onu yiyemezsiniz! Şeftaliye alerjiniz var, Majesteleri! ”
“…Ne?”
“Ah tanrım, bunu duyduğumda o kadar korktum ki…”
Alerji?
Ne zamandan beri alerjisi var? Prim hatırladığı kadarıyla böyle bir şey yazmamıştı.
Gerginlik azalmadı. Prim ona bakmak için hafifçe başını çevirdi.
“…”
“Majesteleri..?”
Reynsis acı gözlerle kitabının üzerine düşen şeftaliye bakıyordu.
Prim kitabın üstündeki şeftaliyi yavaşça almaya çalışan bir heykel gibi dondu.
Kitap krema ve şeftalili tart yığını tarafından harap olmuştu.
Reynsis öfkesini kontrol etmek istercesine yavaşça gözlerini kapattı. Uzun kirpikleri öfkeyle titriyordu.
Prim, korkmuş bir koyun gibi dudaklarını ısırarak ona bakıyordu.
Reynsis’in kırmızı dudaklarından yeni sözler döküldü.
“Gözümün önünden kaybol, hemen.”
[5. Gün: Yemek. Başarısız oldu]
Bu garip. Ne zamandan beri şeftalilere alerjisi var? Onun yüzünden bütün gün özür dilemek için bolca ter dökmüştü.
Belli ki bu onun hatasıydı. Bu hatayı tekrarlamayacaktı.
[6. Gün: Anılar]
Bugün kendinden çok emindi! Cebinden çıkardığı eşyayı aldı. Prim nesneyi muzaffer bir bakışla kullandı.
Reynsis, çıkan sese kaşlarını çattı.
Beklenenden daha hızlı tepki verdiği için Prim’in yüzü parladı. Heyecanla ellerini salladı.
Şıngırtı sesi gürültüye dönüştü. Dikkat çekmek isteyen bir köpek yavrusu gibi görünüyordu.
Yanında getirdiği şey, Reynsis’in çocukken kullandığı çıngıraktı. Deponun ancak en derin kısmında Marian tarafından bulunmuştu.
Reynsis kitabını okurken çıngırağı önünde salladı.
‘Lütfen dikkatini bana ver!’
Her nasılsa acınası görünüyordu. Planın kendisi fena değildi. Bugün de onun konuşmasını duymayı başarmıştı ama-
“O çirkin çıngırağı al ve ben seni öldürmeden önce hemen yok et.”
Sorun, konuşmasının biraz sert olmasıydı.
[6. Gün: Anılar. Başarısız oldu.]
Sadece canavar tarafından tehdit ediliyordu.
‘Mahvoldum!’ diye haykırdı gözleri karla kaplanmış Prim.
Bahçede yuvarlandı. Dondurucu soğuk hava vücudunu sarmıştı ama Reynsis’in gözlerinden daha sıcaktı. Şimdi hangi planı kullanacağını bilmiyordu.
‘Çıngırak biraz fazla mı oldu?’
“O zaman ona yardım etmek için ne yapabilirim…?”
Nefret dolu gözlerini görmek hiç hoş değil.
‘Lütfen konuşalım! Yanlış anlaşılmamızı çözeceğimi ve sana Güzelliğini bulacağımı söylemiştim, Canavar!’ Kızıl saçlarını çekerek acı içinde inledi.
Yanından geçen hizmetkarlar karın altında ağladığı için deli olduğunu düşünüyor gibiydiler.
‘Hiçbir şey bilmiyorum, sadece kaçmalı mıyım?’
Primabel boş gözlerle gökyüzüne baktı. Mavi gökyüzü ve beyaz bulutlar onun görüş açısındaydı.
Bu mevsim hala kıştan muzdaripti. Soğuk rüzgarın ve düşen karların insanların yüzlerine döküldüğü zaman…
Ne kadar soğuk olsa da bahar bir gün gelecek.
Herkesin elini uzattığında dokunabileceği güzel manzarayı ve her yerden yayılan enerjiyi görebileceksiniz.
‘Ama Prens Reynsis.’
Gözlerini yavaşça kapattı. Soğuk kış rüzgarı, kızıl saçlarını taradı.
‘Mevsimlerin rengini bilmiyordu.’
Prim ağır ağır iç çekti. Son şansından vazgeçemedi. Bir yazar ve bir öğretmen olarak, o sorumluydu.
Yerinden kalktı ve Canavarla biraz daha yakınlaşmayı umarak Reynsis’in odasına döndü.
Ormanın içindeki rüzgar kısa süre sonra yok oldu.
[7. Gün: Prens Reynsis’i odasında gören kimse yok.]
Prim, günlüğüne 7. günü yazarken kafası bulandı.
‘Köle olmak bile istemiyorsun’
Prim, prensin koltuğuna oturdu.
16 yaşındaki o çocuktan gerçekten nefret ediyordu. Prim, Reynsis’in bütün gün oturup kitaplarını okuduğu masaya baktı.
İçini çekti.
‘Elimde değil.’
Prim onu beklemeye karar verdi. Bu arada, çok uzun bir zaman geçmesine rağmen kimse odasını ziyarete gelmemişti.
Prim kapalı kapıya baktı.
‘Ne zaman biri gelecek? Bütün gün kitaplarla baş başayım…’
Aniden suçlu hissetti ve kalbine bir şeyler battı.
O sırada merdivenlerden gelen ayak seslerini duyabiliyordu. Aynı sahibini bekleyen bir köpek yavrusu gibi kapıya parlak bir yüzle baktı.
“Prim?”
Nazik bir ses ona seslendi. Beklentisi patlayan bir balon gibi söndü.
“Ne oldu, Marian?”
Gelen Marian’dı. Prim suratını astı ve kasvetli bir yüzle dudaklarını büktü.
Yeni bir yatak çarşafı getiren Marian, etrafına baktı ve sordu:
“Yalnız mısınız, Leydi Prim? Peki ya Prens Reynsis nerede?”
“Şey, bilmiyorum.”
Prim omuzlarını silkti. Marian Prim’in durumunu biliyormuşçasına ona acıyan gözlerle baktı.
“Genelde dışarı çıkmaz ama bazen bütün gün bu şekilde dışarı çıkabiliyor. Yakında dönecektir o yüzden biraz bekle.”
Başka bir deyişle, benim yüzünden bütün gün dışarıda mıydı?
Prim yutkundu. Marian, nedensiz yere ona temkinli yaklaşarak, ekledi:
“Majesteleri biraz karamsar görünüyor.”
Onun gibi seçici davranan biri için beni öldüreceğini söylemek kolaydı. Peki, Marian hakkında ne düşünüyordu?
Prim kendi kendine mırıldanarak başını salladı. Marian onun hakkında hiç şikeyetçi olmaz.
“Çektiğin acı için üzgünüm ama yalnız kaldığından beri majesteleri için çok endişeleniyorum.”
“…”
“Sadece bir kez Prens’in gülümsemesini görmek istiyorum. Başka bir dileğim olduğunu sanmıyorum. Gülümsemesi beni kör edebilir.”
Prim, Marian’ın cevabını kabullendi.
Reynsis her zaman kaşlarını çatsa ya da yüzünü ifadesiz tutsa da güzelliğini korudu. İmparatorluktaki en güzel insandı.
“İmparatoriçenin sözlerini hala unutamıyorum. Prensin gülümsediğini görmek istediğini söylemişti. Kehanetlere inanmam. O sadece renkleri göremiyor.”
“…”
Prim bunu duyduğunda kalbi acıdı ve şiddetle çarptı.
***
Çeviri: Catalayn
Merhabalar arkadaşlar serinin çevirmeni olmadığı için bir süredir bölüm gelmiyordu ama bir aksaklık olmazsa artık düzenli gelecek (◍•ᴗ•◍) Lütfen çevirmenin kolu kırılmasın diye dua edinಡ ͜ ʖ ಡ
Öhöm yorum yapmayı unutmayın lütfen, seviliyorsunuz( ꈍᴗꈍ)