Despot Prens'in Öğretmeni Olacağım! - 12.Bölüm
Prim’in dili tutulmuştu.
Ah koçum, ben senle ne yapacağım.
Reynsis’in şimdiye kasar gösterdiği soğuk tavırları düşününce artık Prim’in etrafında daha rahat hissediyordu.
Prim’in hayal kırıklığına uğramış yüzüne rağmen Reynsis sanki sorun değilmiş gibi kaşlarını kaldırdı.
Prom’in ona 1den 10a kadar öğretmesi gerekiyor.
Reynsis’in önünde duruşunu düzeltirken öksürdü.
“Hiç tanımadığınız bir kadına söyleyeceğiniz ilk şey nedir?”
“Hiçbir şey. Çünkü isimlerini yaşlarını ve hatta aile üyelerini kendileri yüksek ses ile söyleyecekler.”
Prim bir an söyleyerek söz bulamadı. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra tekrar konuştu.
“O zaman önce bunu soracaksınız. Kraliyet ailesine üye bir Prens olduğunuz için tabi ki önünüzde isimlerini söyleyecekler. Yani birinin böyle yapması normal ama bu noktada önemli olan önce sizin sormanız.”
“……”
“Merhaba diyebilirsiniz ve nasıl olduklarını sorabilirsiniz ve konuşma devam eder. Seni buraya getiren nedir? Bir içki ısmarlayabilir miyim? Bu tarz basit şeyleri yapabilirsiniz değil mi?”
“Hayır.”
Sanki bu tarz şeyler onun tarzı değilmiş gibi oturduğu yerde hareket etti.
“Ama dışarı çıkıp kaderinizdeki kişi ile tanışmalısınız. Sizin hakkınızda kötü konuşan insanlar var majesteleri.”
“…..”
Saçmalık. Reynsis Prim’e bakarken dudağını sildi.
Ama Prim’in ciddi suratını görünce ağzımdan çıkacak sözler ağzına pamuk şeker gibi eridi.
‘Bu dolandırıcı tarafından kontrol mü ediliyorum?’
Reynsis kibirli yüzü ile ona baktı.
“Tek yolu bu mu?”
“Evet.”
“Cidden garip şeyler yapıyorsun.”
Reynsis rahatsız edici ses tonuna rağmen itaatkar davrandı.
“Şimdi sorun, en sevdiğin yemek nedir?”
“Yapabilirsiniz.”
Reynsis bu sönük cesaretlendirmeye iç çekerek isteksizce ağzını açtı.
“Ben…”
“Tanrım! Çok iyi gidiyorsunuz!”
“…Ben, iyiyim… Sen…”
“Evet! Sen. Sonra?”
“Ah hayır, yapamayacağım!”
Reynsis kafasını çevirdi. Utandığı için kulakları kızardı.
Prim gülümsedi.
“Sorun yok. İleride çok daha iyi yapacaksınız.”
“……”
“Sonraki sefere gülümsemeyin. Gülümsemeniz nerde? Bak böyle.”
Prim geniş bir şekilde gülümsedi.
“Sadece delirmiş gibi davranmsazsan.”
Kırıcı sözler geri geldi ama heyecanlı olduğu için umursamadı.
“Ah doğru. Cevap vermediniz. Ben tatlı severim. Ah ama tam emin değilim. Eclair veya Dakouaz severim ve bol kremalı ve şekerli pasta.”
“…..”
“Oh, bir düşüneyim, bir sorum var! Sarayda bir çilek bahçesi var mı? Dün atıştırmalık olarak bir çilekli tart yedim. Ah tanrım. Çok lezzetli değil miydi? Benim yediğim çilekler çok güzeldi.”
“Dur.”
Reynsis sonsuz kelime akışını kesti.
Sözler ağzından çıkmak üzere olan Prim’in ağzı açık kaldığı için çok aptal gözüktü.
“Ama daha cümlem bitmedi.”
“Çok gürültücüsün ve kulağımı kanatıyorsun.”
“Ama Prensim konuşmayı bırakmamanız çok önemli. Partnerinizin sözlerine saygı göstermelisiniz. Bu şarttır.”
Reynsis, Prim’e biraz daha konuşursa kalkıp gidecekmiş gibi baktı.
“Bunu bir yatırım gibi düşünün çünkü bu çok önemli. Duruma göre konuşma şeklinizi değiştirebilirsiniz değil mi?”
Prim hızla sözlerini değiştirdi. Reynsis onunla alay edermiş gibi bir kahkaha attı.
Prim heyecandan gülüyordu.
“Hiç bu kadar hevesli bir yüz görmedim.”
“Çünkü sonunda beni dinliyorsunuz.”
“…..”
“Ah bahsettiğim tartlar gerçekten çok güzel. Sana Marian hakkında bir şey soracağım ama önce oturalım. Yani sonraki sefer beraber yiyelim.”
Sonraki sefer. Reynsis farkında olmadan kendi kendine mırıldandı.
“Güzel şeyler yediğimde daha iyi hissediyorum. Ayrıca sevdiğiniz biri ile yemek bunu daha….”
(Reynsis) “Bunu daha ne?”
Reynsis Prim’e kayıtsız bir yüz ile baktı.
Prim şaşırmıştı ama yine de gülümsedi.
“Yediğim şeyleri daha çok seviyorum.”
(Ç.N: Hadi ama yaa)
“…..”
Reynsis onu tersleyen bir şeyler hissetti.
Reynsis kafasını eğip ona baktı, çenesini sıktı ve aniden rahatsız hissetti.
(Reynsis) ‘O tart cidden bu kadar güzel mi?’
Prim güldüğünde yanaklarının kızardığından habersiz görünüyordu.
Reynsis’in renksiz dünyasında onun rengi belirgindi.
Reynsis bu gerçek karşısında çok rahatsız olmuştu. Ona neden baktığını bilmek çok zordu.
Ama neden güldüğünü belirtmedi. Kabul etmek istedi ama onun gülümsemesi çok güzeldi.
Çilekli tart.
Hoş bir his ve-
“….”
Ardından Reynsis birkaç kez gözlerini kırptı. Yine gözünde acı vardı. Ama artık alışmıştı.
Gri gözleri ile gördüğü renk kısa sürmüştü ama kimsenin görmediği kısa bir andı.
“Prim!”
Prim, Reynsis ile yiyeceği yemek için saraya girmek üzereydi. Atlı Gillian geldi ve ona seslendi.
Adamın kırmızı yüzü iyi haberleri olduğunu anlatıyordu.
“Selam Gillian.”
“Prim, buluştuğumuza sevindim.”
“Oh, sorun ne? Sera’dan hoşlanmıyor muydun?”
“Huh?”
Gillian Prim’in ani sorusuna şaşırmış bir yüzle baktı. Prim’in ciddi bir yüzü vardı.
Gillian hizmetçi Sera’ya karşılıksız bir şekilde tapıyordu. Kızarmış bir yüzle itiraf etmekte tereddüt ederken tüm kalbiyle sorguladı.
‘Bu işe yaramadı mı?’
Gillian kızardı.
“Hayır, bu değil….”
“Peki nasıl gitti? İyi, değil mi?”
“Evet senin sayende.”
Dedi Gillian utanmış bir yüz ve kırmızı kulaklarla.
‘Tam bir çocuk.’
Gillian kızarmış bir yüzle baktı.
“Prim gerçekten muhteşem. İnsanların akıllarındakiler nasıl bilebiliyorsun?”
“Yaaaaani, biraz deneyimliyim.”
“O zaman neden Prim…”
“Dur bu…”
Prim keskin bir şekilde sözünü kesti.
“Prim ilişkilerde bu kadar deneyimliyse o zaman neden ilişkisi yok?” gibisinden bir soru soracaktı.
Bu soru çoktan Prim’in kafasına kazınmıştı. Bu soruyu bir kez daha duysa bin edecekti.
“Kusura bakma çok unutkanım. Sana Sera ile ilişkimiz ile ilgili bir şey söylemek için burada değilim.”
Dedi Gillian kendine gelirken.
“Bana verdiğin görevi tamamladıktan sonra buraya geldim.”
Prim’in yüzü parlamadan bir an şaşkın gözüktü.
Birkaç gün önce Gillian’ın sorununu dinlerken Prim bir parça bilgi istedi.
Sarayda en tanınan tüccardı. Bu bilgiui bulacak daha uygun biri yoktu.
“Cidden mi? Leydilerin buluşması hakkına bir şey mi buldun?”
Diye sordu Prim.
“Evet birkaç atlı bilgi toplamaya çalışıyordu ve ben birkaç kişi ile buluştum.”
“Vay, tam senden beklediği gibi. En iyi atlı.”
Prim onu abartılı bir şekilde övdü. Gillian omuz silkti.
Ardından biraz durdu ve hafif bir utançla anlattı.
“Bununla ne yapacağım? Hadi gidelim. Zaten biliyoruz ama zaman kaybediyoruz. Buluşmaya koşsanız bile yetişemeyebilirsiniz.”
“Cidden mi?”
Gillian’ın sözleri ile Prim acı çekti. Yemek zamanı olmuştu.
“Ah, bekle.”
Prim arabaya binmeden önce oradan geçen bir hizmetçiyi yakaladı.
Sonra Reynsis’e onun gittiğine dair bilgi vermelerini istedi.
“Ona şimdilik söyledim.”
‘Önce ona sorsaydım, muhtemelen suratına tokat atıp “Bunun normal bir yemek buluşması olduğunu mu düşündün” derdim.’
Tabi ki endişeliydi.
Leydiler buluşmasında Prim, Reynsis’in kaderindeki kişi ile karşılaşıp karşılaşamayacağını bilmiyordu.
Kalbi deli gibi çarpıyordu. Düşman bölgesine giden araba kadar sert.
“Tamam, çık dışarı…”
Reynsis, nihayet hizmetçi odadan çıkarken kafa salladı.
“…..”
Reynsis, önündeki çilekli tarta bakarken kaşlarını çattı.
Çilekler Prim’in saçları kadar kırmızıydı.
Prim sayesinde buna alıştığını düşünüyordu ama alışmamıştı.
Bu renk onu hâlâ rahatsız ediyordu.
‘Gillian’dan bir iyilik isteyince çok heyecanlandığını söylediler.’
Reynsis tarta birini öldürecek gibi baktı. Sanki kalp ağrısı çekiyormuş gibi çileği çatalla dürttü.
(Ç.N.: Kıyamam :< )
Turta çırpılmış krema ile ufalandı. Kırmızı renginin de solmasıyla iyice bulamaça döndü. Bunu daha da sevmedi.
‘Dışarıda olmasının benle ne alakası var? Defolup gitsin…’
Dağınık çileklere bakarken gözlerini camdan dışarı çevirdi.
Garip bir şekilde oldukça sessiz bir gündü çünkü yaygara yapacak kimse yoktu.
Gökyüzüne bakarken Reynsis sanki beğenmemiş gibi başını çevirdi.
“Bu cidden uygun mu?”
Aracın içindeki Prim Gillian’a bir kez daha sordu. Gillian kendinden emin bir bakışla kafa salladı.
“Tabi ki. Bu yeri çözmek benim için ne kadar zordu!”
“En iyi atlıdan beklendiği gibi. Sen tanrının armağanısın.”
Prim araçtan indi.
Araç şehrin ortasında uzun bir sokağın sol tarafında durdu. Bu bir çay eviydi ve orada maskeli insanlar vardı.
Gillian buranın sessiz ve sakin olduğu için aristokratlar için gizli bir buluşma yeri olduğunu söyledi.
‘Sadece birini arıyorum. Asla bilemezsin.’
Siyah saçlar ve kımızı gözler.
Prensin kaderindeki Güzellik.
Kararlı bir yüzle dükkana girdi.
***
Çevirmen: AlmaKarma
Not: Okuduğunuz için teşekkürler, bazı yerler garip oldu farkındayım ama inanın toparlamaya çalıştım ama cümleleri bozmadan yapabileceğim en iyisi buydu 🙁